30 Temmuz 2016 Cumartesi

GELİNİN KOLYESİ - KAT MARTİN



ARKA KAPAK: Tory, kız kardeşi Claire'i, şehvet düşkünü üvey babalarının kötü planlarından kurtarabilecek tek kişidir. Çünkü annelerini kaybetmişlerdir. Kız kardeşiyle birlikte kaçmaya karar verirler. İhtiyaç duyacakları parayı sağlamak için, baron üvey babalarının aile yadigârı kolyesini çalar ve satarlar. 

Kolyeden gelen para onlara kısa bir süre için yeterli olur ancak sonrasında, soylu olmalarına rağmen asıl kimliklerini gizleyerek bir malikânede hizmetçi olarak çalışmaya başlarlar. Hizmetine girdikleri Kont Cord, bu iki genç kızın gerçek kimliklerini bilmemektedir. Kötü kalpli üvey baba, kolyesini çalan üvey kızlarını bulmak için harekete geçtiğindeyse, hem Kont Cord hem de kız kardeşler için gerçek bir yüzleşme yaşanacaktır.

"Muhteşem derecede başarılı."
-A Romance Review-
(Tanıtım Bülteninden)


İnce Kapak: 

Sayfa Sayısı: 352

Baskı Yılı: 2014


YORUM: Selam;
Konuyu kitabın arka kapağından okuduğumuza göre gelelim yoruma. vallahi arkadaşlar kitap sürükleyici ve çok güzel. aşk, kin, nefret, intikam ne ararsanız var. Cord başta Claire'ı beğensede zamanla Tory'yle ilgilenmeye başlıyor. Atışmaları çok tatlı. Alışıla gelmiş kitaplar gibi baş karakterler biraraya gelince kitap bitmiyor asıl macerayı daha sonraya saklamışlar. Çok fazla yorum yapmayayım da okurken tadı kaçmasın.

ALINTI:

Tory, onun kim olduğunu biliyordu. Bugünün geleceğini, üvey babalarının bir gün Claire’e olan arzusu doğrultusunda hareket edeceğini biliyordu. Tek düşündüğü kız kardeşi Claire’i korumak olan Tory, hemen mavi kapitone sabahlığını kaptı, yataktan kalktı ve hızla koridora doğru yöneldi. Claire’in odası iki kapı gerideydi. Mümkün olduğunca sessiz adımlarla ilerledi. Dizleri titriyordu. Ka­pının kolunu çevirirken zorlandı çünkü avuçları terden sırılsıklamdı. Avuçlarını sabahlığına silip tekrar denedi ve bu kez kapıyı açabildi. Ses çıkarmamaya gayret ederek odanın karanlığına doğru adım attı. Üvey babası, at arabasının lambasının pencereden süzülen ışığında yansıyan, uzun karanlık bir gölge gibi yatağın yanında oturuyordu.



Tory başlangıçta saygın ve kibar bir ailenin ona mürebbiye ola­rak iş vereceğine emindi. Çok geçmeden bu ümidini yitirdi. Evden kaçtıkları gece yanlarına aldıkları kıyafetler son derece şıktı fakat geçirdikleri zor günlerin sonunda kıyafetlerinin kollan aşınmış, Claire’in kayısı renkli ipek elbisesinin etekleri lekelenmişti. Aldıkları eğitim ileri düzeyde ve konuşmaları üst sınıfa ait olmasına rağmen Tory’nin tek bir referansı yoktu ve bu yüzden çaldığı tüm kapılardan geri dönüyordu. Neredeyse Harwood Malikânesi’ni terk etmeden önce olduğu gibi umudunu yitirmişti.



Claire, cesur bir tavırla başını sallayarak ablasını onayladı. Tory, ağlamamak için kendisini güç tutuyordu. Kız kardeşini koruyabil­meyi umuyordu. Tory, Harwood Mâlikanesi’nde her gün uzun saat­ler boyunca çalışırken Claire, bir hizmetçinin yapabileceği ağır iş­leri yapmıyordu. Tory, kız kardeşini uzak tutmaya çalışıyordu fakat kader, hayatlarım bu kasvetli yere çekiyordu ve hayatta kalabilmek için ne gerekirse o işi yapmak zorunda kalacaklardı.
Claire, “Hangisi?” diye sordu.
“Tam şuradaki tuğladan örülmüş duvarları olan ev. Bahçedeki iki taş aslan heykelini görüyor musun? İşte, orası Brant Kontu’nun evi.”
Claire, etrafındakilerden çok daha büyük olan, gösterişli, şehir evini inceledi ve yüzünde umut dolu bir gülümseme belirdi.
“Kont, kibar ve zengin olduğu kadar yakışıklıdır da,” derken ha­yallere dalmış görünüyordu. “Belki onunla evlenirsiniz ve böylece ikimizin de hayatı kurtulur.”
Tory’nin gözleri, bu düşünceyle parladı. “Şimdilik sadece bir ya da iki hizmetçiye ihtiyacı olmasını dileyelim ve umalım ki bizi işe alsın.”
Bu kez kapıyı kısa boylu, düşük omuzlu, kel ve küçücük gözleri olan bir uşak açmıştı ve yine kapıdan geri dönmeleri gerekmişti.


Gün, bugündür, diye düşündü kendi kendine. İş başvurularının kabul edilmesi muhtemel olan yerler için son bir kez güç toplama­ya, azmini yenilemeye ihtiyaç duydu. Bir haftadan uzun bir süredir şehrin batısındaki varlıklı ailelerin kapılarını, bir dadıya ihtiyaçtan olabileceği umuduyla bir bir çalıyorlardı. Fakat o ana kadar tüm ka­pılar yüzlerine kapanmıştı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder