29 Mart 2015 Pazar

Sevgim Sana Ait - Lisa Kleypas

Sevgim Sana Ait 

ARKA KAPAK:

Arkadaşlarına kıyasla oldukça utangaç olan Evangeline Jenner, babasının mirasını aldığı anda hepsinden daha zengin olacaktı. Ancak bunun için ilk önce vicdansız akrabalarından kurtulması gerekiyordu. Evie çapkın vikont St. Vincent'a akıl almaz bir teklif sundu: Evlilik!
Sebastian'ın adı öylesine kötüye çıkmıştı ki onunla baş başa otuz saniye geçiren bir kızın bile ismi lekelenirdi. Buna karşın çekici ama utangaç olan Evie yanında şaperonu dahi olmadan kapısının önünde belirivermişti. Güzellik konusunda zevk sahibi olan bir aristokrat muhtemelen daha kötüleriyle bile yetinebilirdi.


Sayfa Sayısı: 352

Baskı Yılı: 2010


Dili: Türkçe
Yayınevi: Epsilon Yayınları 

YORUM:

Bayılarak okuduğum bir diğer kitap daha. Serinin ilk kitabında kötü bir karakter olarak karşımıza çıkan ST. Vincent!a bu kitapta hayran olmamak imkansız. Her ne kadar ben kalpsizim modlarında da gezse de Eva'ya olan sevgisini hareketleri ile çok güzel anlatan bir adam. Eva da heyecanlandığında kekelediği için kimse bana aşık olamaz diye düşünen kendi halinde bir kızcağız ama Vincent'ın çapkınlıklarına çokta güzel dur diyor. Karısı için kumarhane bile işleten bir vikont var karşımızda. Her ne kadar kendine "o benim karım tabi ki onu koruyacağım." dese degün gelip kendi de bu yalana inanmaz olacak. Çok çok sevdim bu kitabı. O yüzden iki kere okudum. Siz de okuyun kesinlikle beğeneceksiniz
Daha sonra görüşmek üzere,
Kendinize iyi bakın;
Hoşçakalın ;)



ALINTI:

"Düşündükçe gerginlikten karnı kasılıyordu. Hayallerinde kibar, duygusal ve belki biraz çocuksu bir erkekle evlenmek vardı... Kekelediği için onunla asla dalga geçmeyecek, ona karşı her zaman sevecen ve nazik olacak bir erkek. Sebastian, Lord Vincent ise hayalindeki erkeğin tam anlamuyla zıttıydı. Onda kibarlık, duygusallık ya da en ufak çocuksuluk yoktu. O hiç şüphesiz öldürmeden önce kurbanıyla oynamaktan zevk alan bir yırtıcıydı."

 ***
" Upuzun, babacan bir nasihat vereceğini anlayan St. Vincent demircinin lafını bölüp, "Bu bir aşk evliliği değil," dedi ağzının içinde geveleyerek. "Bu sadece bir formalite evliliği, aramızda küçük bir doğum günü mumunu bile yakacak kadar sıcaklık yok. Lütfen işinize bakın. İkimiz de iki gündür doğru düzgün uyumadık."
MacPhee ve kızlar bu kaba sözlerden şoke olmuş ve dükkana sessizlik çökmüştü. Demirci kalın kaşlarını çattı. "Sizden hoşlanmadım," dedi.
St. Vincent öfkeli bir şekilde ona baktı. "Müstakbel eşim de benden hoşlanmıyor. Fakat bu onu benimle evlenmekten alıkoymuyor, sizi de alıkoymamalı. Devam edin."
***

 "Hiç çalışmayı düşündün mü?" Ona boş gözlerle bakıyordu. "Ne için?" "Para kazanmak için." "Tanrım, tabii ki düşünmedim. Çalışmak kişisel düzenimi kötü anlamda etkiler. Nadiren öğleden önce yataktan kalkarım." "Babam senden hoşlanmayacak." "Hayattaki amacım kendimi insanlara sevdirmek olsaydı, böyle söylediğini duymak hiç hoşuma gitmezdi. Neyse ki böyle bir amacım yok." Bu şekilde yolculuğa devam ederlerken, Evie kocasına karşı birbiriyle çelişen duyguları olduğunu anladı. Oldukça çekici olsa da, Evie onda takdire şayan pek bir şey göremiyordu. Akıllı olduğu belliydi ama aklını iyi amaçlar doğrultusunda kullanmıyordu.
***

 "Sebastian aniden aralarına girip Evie'nin elini çekti ve kararlı bir şekilde kendi koluna koydu. Tavrı rahat olsa da parmaklarının baskısı Evie'ye elini çekmeye çalışmamasını söylüyordu.
Onu sahiplenmeye çalışmasından ötürü şaşıran Evie kaşlarını çattı. "Cam'i çocukluğumdan beri tanırım." dedi anlamlı bir şekilde. "Bana her zaman kibar davranmıştır."
"Bir erkek, karısına nazik davranıldığını duymaktan her zaman hoşlanır," diye soğuk bir şekilde yanıtladı Sebastian. "Belirli sınırlar içinde, elbette."
"Elbette," dedi Cam kısık bir sesle."
***

 "Eğer..." Evie duraksadı. Birden utanmıştı. "Eğer dış görünüşüne bir şey olursa... Daha az yakışıklı olursan. Görünümünün benim için önemi yok. Ben yine de..." Durdu ve tereddütle cümlesinin devamını getirdi. "Ben yine de senin kocam olmanı isterdim."
Sebastian'ın gülümsemesi yavaş yavaş kayboldu. Ona upuzun dikkatli bir bakış attı, hala bileğini sıkıca tutuyordu. Yüzünde tuhaf bir ifade vardı... Sıcaklık ve kırılganlıkla işlenmiş tanımlanamayan bir duygu. Cevap verirken sesinin kibirli çıkması için uğraşmıştı. "Hiç şüphesiz bana böyle bir şey söyleyen ilk kadın sensin. Umarım bana sahip olmadığım özellikler verecek kadar aptal olmazsın."
"Hayır sana yeterince özellik bahşedilmiş," diye yanıtladı Evie ve çok geçmeden söylediği şeyin iki anlama çekilebileceğini fark etti. "Ya- yani... Demek istediğim..."
Ama Sebastian çoktan sessizce gülmeye başlamıştı bile.
***

 Her zamanki gibi soğuk ve ilgisiz St. Vincent'a gelince... Kadınlara öylesine acımasızca davranan adamın az önce kendi hayatını tehlikeye atan adamla aynı kişi olduğuna inanması gerçekten çok zordu. Daha önce yaptığı herhangi bir şey için pişmanlığını berliten tek bir kelime dahi etmeyen birinin özür dilediğini duymak, hatta karısının güvende olması için kendisine neredeyse yalvardığını görmek kaçınılmaz bir sonuca varmasına neden olmuştu Westcliff'in. Her ne kadar inanılmaz olsa da St. Vincent başka birini kendisinden daha fazla önemsemeyi öğrenmişti. Bu sıradışı bir durumdu. Evangeline Jenner gibi birinin dünyevi zevklere herkesten daha düşkün olan St. Vincent'ı nasıl bu kadar değiştirebilmiş olduğunu anlayamıyordu. Yine de Westcliff çekiciliğin gizemlerinin her zaman mantıkla açıklanamayacağının farkındaydı. Bazen iki farklı insanın ruhundaki çatlaklar onları bir arada tutan menteşelere dönüşebiliyordu.
***

 "Böyle bir şeyi neden yaptığını anlamıyorum. O çok bencildir. Başka biri uğruna kendisini feda edebilecek türden bir insan değildir."
"Sandığın kadar bencil değil," dedi Evie ve çayını yudumlayarak lokmasını yuttu.
"Westcliff, St. Vincent'ın sana aşık olduğunu düşünüyor."
Hafifçe öksüren Evie kafasını kaldırıp ona bakmaya cesaret edememişti. "Ne-neden böyle düşünüyor ki?"
"St. Vincent'ı çocukluğundan beri tanıyor, düşüncelerini yüzünden rahatlıkla okuyabilir. Arıca Westcliff, St. Vincent'ın kalbini en sonunda senin kazanmanı tuhaf da olsa mantıklı buluyor. Senin gibi bir kızın öyle bir adama... Hmm tam olarak nasıl söylemişti? Kelimesi kelimesine hatırlamıyorum ama... St. Vincent'ın en derin ve gizli fantezilerine hitap edebileceğini söyledi."
Evie acı ve umut göğsünün içinde sıkışırken yanaklarının kızardığını hissetti. Alaycı bir şekilde cevap vermeye çalıştı. "Hayalinde mümkün olduğunca çok kadınla birlikte olduğunu sanıyorum."
Lillian haffiçe güldü. "Canım, bu St. Vincent'ın hayali değil ki gerçeğin ta kendisi. Herhalde tanıdığı iyi ve doğru düzgün tek kız sen oldun."


 

20 Mart 2015 Cuma

Yazgı - Julie Garwood

Yazgı 

ARKA KAPAK:

Leydi Madelyne acımasız ağabeyi Baron Louddon’ın zalimce planlarının cezasını çekmektedir. Kurt olarak bilinen Baron Duncan intikam ateşiyle Louddon’ın arazisine adamlarını saldığında genç kızı esiri olarak kaçırır… Fakat bu mağrur güzeli tanıdıkça onu hayatı pahasına koruyacağına dair and içer. Zamanla her ikisi de birbirlerine karşı koyamazlar ancak Madelyne lordu gibi cesur ve bir kurt kadar güçlü bir şekilde onuru için mücadelesini sürdürmeye devam eder.
“Tek kelimeyle büyüleyici.”
Romantic Times

 Sayfa Sayısı: 424

Baskı Yılı: 2014


Dili: Türkçe
Yayınevi: Epsilon Yayınları

YORUM:

Merhaba; Roman aslında klasıik Julie romanı. Olay ortaçağda geçiyor. Madeleyne abisinin (aslında üvey) tuzağa düşürdüğü düşmanı Duncan'ı kurtarır. Duncan ise Louddon dan intikam almak için Madeleyn'i kaçırır. Çünkü Louddon Duncan'ın kızkardeşini kirletmiştir. Gerisini tahmin etmeniz zor değil. Ne olursa olsun okumaktan çok zevk aldığımı belirtmek isterim. .Okumanızı tavsiye ederim. Dili çok akıcı ve aşkı iliklerinizde hissediyorsunuz. Bir daha ki kitabımıza kadar kendinize iyi bakın. Hoşçakalın ;)

ALINTI:

"Siyah bir pelerin onu başından ayaklarına dek örtüyordu, bu yüzden önüne geçip durana kadar baron onu fark etmedi. Aniden esen bir rüzgâr kapüşonunu açınca kestane rengi gür saçları omuzlarının üzerine düştü. Madelyne yüzüne gelen bir tutam saçı geriye itip başını esiri görecek şekilde kaldırdı.
Duncan bir an için zihninin ona oyun oynamakta olduğunu düşündü. Bu yüzden durumu yadsır gibi başını iki yana salladı. Sonra kızın sesini duydu ve gördüklerinin hayal olmadığını anladı.
“Bir iki saniye içinde sizi çözeceğim. Dua edin de ses çıkarmadan buradan uzaklaşalım.”
***

"Adamın hissizleşen bacaklarını en kısa sürede nasıl canlandıracağını düşünürken derin bir iç çekti. Askerin meraklı bakışlarından kurtulmak için başını eğdi.
Diğer battaniyeyi aldı ve tam adamın ayaklarına saracakken fikrini değiştirdi. Hiçbir açıklama yapmadan battaniyeyi adamın dizlerine sarıp pelerinini çıkardı ve krem rengi mintanını yavaşça dizlerine çekti. Kemeri ile hançerine kılıf olarak kullandığı örgü deriden ipi çözdü ve askerin yanına bıraktı.
Adam onun bu garip davranışlarının nedenini merak ediyor, bir açıklama bekliyordu. Yine de Madelyne tek kelime söylemeksizin derin bir nefes aldı ve onun ayaklarını kavrayıp çabucak, fazla düşünmeden çamaşırının içine sokup karnının sıcaklığında rahatlatmak istedi.
Adamın buz tutmuş teni ılık bedenine değince ürpererek inledi, sonra giysisini düzeltti ve kollarını kavuşturarak adamın ayaklarını sardı. Çok geçmeden omuzları titremeye başladı, asker sanki vücudundaki tüm ısıyı çekip alıyor, kendi bedenine katıyordu.
Bu Duncan’ın hayatı boyunca tanık olduğu en cömert davranıştı."
***

 "Genç kız başını eğdi ve gözlerini kapatarak baronun göğsüne doğru kaydı.
Duncan yeniden kendisine bakması için kızın çenesini tutup başını kaldırdı. "Louddon'a ait değilsin Madelyne. Şuandan itibaren bana aitsin. Anlıyor musun?"
Genç kız başını salladı.
Duncan onu ne kadar korkuttuğunu fark edince kızın çenesini bıraktı. Madelyne'i biraz daha seyretti, sonra yavaşça şefkatle pelerini onun yüzüne doğru çekti.
Ona yaslanmakta olan Madelyne artık üşümüyordu. "Ben... hiçbir erkeğe ait olmak istemiyorum," diye fısıldadı. Bu sözleri duyan Duncan'ın yüzünde hafif bir tebessüm belirip kayboldu. Leydi Madelyne'in istekleri onu hiç ilgilendirmiyordu. Evet, genç kız artık ona aitti, istese de istemese de.
Leydi Madelyne yazgısını bizzat belirlemişti.
Onun ayaklarını ısıtmıştı."

***
" Duncan onu kendisine çekip kolları arasına alacaktı ki,"Senden yararlandığım için,"diyen sesini duydu kızın.
Baron kulaklarına inanamıyordu,bu hayatında duyduğu en garip özür nedeniydi.
İstemsizce yüzüne bir gülümseme yayıldı.
Tanrım içinden kahkaha atmak geliyor ama yanlış anlaşılmak istemiyordu. Gerçekten samimi olan Madelyne'in duygularını incitmeyi göze alamıyordu. Bunu neden yaptığını bilmiyordu ama yapıyordu işte.
Derin bir nefes alarak bu özre karşılık verdi. Bunu duyan genç kız onun kendisinden nefret ettiği sonucuna vardı ve "Söz veriyorum,Duncan bir daha olmayacak,"dedi.
Duncan onun belini kavradı ve genç kızı kendine çekerek,
"Bende söz veriyorum,olacak Madelyne," dedi.
Ve onun bu sözleri yemin eder gibi dile getirdiğini düşündü genç kız."

Sır - Julie Garwood

Sır 
ARKA KAPAK:
 Judith Hampton gururlu olduğu kadar güzel de bir kadındır. Çok sevdiği İskoç çocukluk arkadaşı doğum yapmak üzeredir, bu yüzden Judith yanında olacağına dair ona söz verir. Fakat İngiltere'den İskoçya'ya gitmesinin özel bir sebebi daha vardır: Hiç tanımadığı babası Maclean Beyi'ni görmek. İskoç topraklarına giderken kendisine eşlik eden Maitland Beyi, lain Maitland gibi ilgi uyandıran bir adamla daha önce hiç kaşılaşmamıştır.

Judith Maitlandlar'ın geleneklerine ve kurallarına uyum sağlamaya çalışırken, lain'in ilgisinden ve özeninden keyif almaya başlar. Yaşadığı tüm zorluklara karşın aşkın sıcaklığını ruhunda hiseder. Ancak geçmişe dayanan o yıkıcı sır gerçek aşkı etkileyecek midir?



Sayfa Sayısı: 478

Baskı Yılı: 2010


Dili: Türkçe
Yayınevi: Epsilon Yayınları
YORUM:
Merhaba;
Konusu sıradan olmasına rağmen severek okuduğum "Sır" ile ilgili yorum yapmaktansa bol alıntılı bir yazı yazmaya kara verdim. Sonra tekrar görüşürüz.
Hoşçakalın ;)
ALINTI:


 "İki küçük, kız İskoçya ve İngiltere arasındaki sınırda her yıl yapılan yaz şenliğinde tanıştılar. Bu Leydi Judith Hampton’ın hem İskoç oyunlarına ilk katılma deneyimi, hem de İngiltere’nin batısındaki ıssız evinden ilk gerçek uzaklaşmasıydı ve bütün bu katışıksız maceraya kendisini öylesine kaptırdı ki zorunlu öğleden sonra uykuları sırasında bile gözlerini neredeyse hiç kapalı tutamadı. Görülecek ve yapılacak çok fazla şey olduğu gibi, dört yaşındaki meraklı bir çocuk için edilecek de epey yaramazlık vardı."
***

"Judith Iain'den farklı bir tarafa döndü. "Seni özlediğimi hiç sanmıyorum"
Iain Judith'in elinden tutup geriye doğru çekt. "Ben tam olarak ne zamandır yokum?"
Judith, "Üç hafta, iki gün" diye yanıtladı. "Neden sordun?"
Iain sırıttı. "Fakat sen beni özlemedin, öyle mi?"

Judith kendi kendisinin tuzağa düşürdüğünün farkına vardı. Sözcükleri uzata uzata şöyle dedi: "Sen benim için fazla zekisin, Iain"
Iain sırıtarak, "Ha şunu bileydin," dedi."
***

"- Benimle evlenmeni istiyorum.
- Hayır
- Evet
- Yapamam
- Evet yapabilirsin.
 Ian bu konuda makul olur musun? Seninle evlenmeyi istesem bile bu olası değil.
- Benimle evlenmek istiyorsun değil mi? Bal gibi de istiyorsun.
- Ah! nedenmiş?
- Bana güveniyorsun.
***



"Evlendiğimi unuttum. Sen kazara bana dokunduğunda bu yüzden tepki gösterdim. Bir erkekle yatmaya alışkın değilim."
***


"Sen ve ben birbirimize aitiz Judith. Başka hiçbir şeyin önemi yok. Bunu aklından çıkarma. 
***


" -İngiltere'ye avlanmaya gidiyorlar.
- Neden?
- Burada aradıklarını bulamadılar. Beni örnek alıyorlar.
- Ian ne hakkında konuşuyorsun? Onlar tam olarak ne avlıyorlar?
- Gelinleri."
***

"Ben..... düşünüyordum."
"Neyi?"
"Cehennem ateşlerini."
"Bu da ne demek?"
"Patrick bana karısını sırf hoşnut etmek için gerekirse cehennem ateşlerinde yürüyeceğini söyledi."
"ve?"
Iain kıyafetini çıkardı ve Judith'e doğru yürüdü. Judith'i ayağa kaldırdı ve gözlerini dikip ona baktı.
"Ben de senin için aynısını yapacağımı az önce fark ettim."

Aşk Seni de Vurur- Julie Garwood

Aşk Seni de Vurur   

ARKA KAPAK:
Aşkın, nefretin, intikamın ve saf arzunun özüne inen sürükleyici bir hikâye...

St. Biel'li Prenses Gabrielle için İskoçya şaşırtıcı manzaraların, vahşi klan şeflerinin, aldatıcı vadilerin, dik gölgelerin - ve şimdi de hilekârlığın, ihanetin ve cinayetlerin diyarıdır. Muhteşem güzelliğiyle tanınan ve İngiltere'nin en güçlü baronlarından birinin kızı olan Gabrielle, aynı zamanda Highlands topraklarında barış isteyen kral için mükemmel bir pazarlık kozudur. Kral John, Gabrielle'in iyi huylu ve asil bir beyle evlendirilmesine karar verir. Ama bu evlilik asla gerçekleşmeyecektir.

Muhafızlarıyla birlikte akıl almaz bir zalimliğe tanık olan Gabrielle için her şey bir anda değişir. Okuyla tek atışla birinin canını alırken, bir başkasının hayatını kurtarır ve böylece savaş başlar.

Birkaç gün içinde eski ve yeni düşmanlar arasında büyük bir kavga alevlenirken Highlands tutkuyla tutuşur. Gabrielle'in sakladığı sır yüzünden İskoçya'nın en korkulan adamı Colm MacHugh'un cesur olmak için yeni bir sebebi vardır. Colm'un delici bakışlarının altında

Gabrielle'in ne bedeni ne de kalbi güvendedir.

"Sürükleyici ve ilgi uyandırıcı."
Publishers Weekly

"Garwood tarihi aşk romanı yazarları arasında parlayan bir yıldız."
The State

"İskoçya'nın masalsı atmosferinde maceraya doyacaksınız."
The Roanoke Times



Sayfa Sayısı: 392

Baskı Yılı: 2013


Dili: Türkçe
Yayınevi: Epsilon Yayınları 


YORUM:

Merhaba; Serinin üçüncü kitabı olan "Aşk Seni de Vurur" kitabını okuyalı çok oldu. Ama anca yorum yazabildim. Sanki lulie yazmamış kitabı. Gabrielle iyi de Colm çok soğuk. Ne ara birbilerini sevdiler bir türlü anlamadım. Nerde Royce nerde Colm... Okumasına okudum ama aralarındaki elektriği tam olarak hissedemedim. Çeviri mi yoksa yazar mı bu konuda suçlu anlayamadım. 
Konusu güzel de tam olarak işlenememiş bence. Ama Gabrielle bildiğiniz saf İngiliz kızı değil kendi ayakları üzerinde durabilen istediğini alan ( Colm denen soğuk adamı aldı da ne oldu sanki) bir kız. 
Colm neredeyse kitabın yarısına kadar etkisiz elemandı. Sonra görünmeye başladı. Konusuna değenmeme gerek yok zaten arka kapak açıklamasından anlaşılıyor. 
Velhasıl çok çok beğenmesem de okunası bir kitap diyorum ve noktayı koyuyorum. 
Yeni yorumlarda görüşmek dileğiyle;
Hoşçakalın ;)


ALINTI:

"Annesi duraksayınca Gabrielle sabırsızlanarak, “Prenses sendin,” deyiverdi.
“Gabrielle, prensesin ben olduğumu ve bu hikâyenin babanla benim hakkımda olduğunu biliyorsun.”
“Biliyorum ama anlatman hoşuma gidiyor.”
Annesi devam etti. “Prenses reşit olduğunda, Wellingshire’lı Baron Geoffrey ile bir anlaşma yapılmış. Prenses baronla evlenip İngiltere’de yaşayacakmış.”
Kızının hoşlandığını bildiği için nikâh töreninden, elbiselerden ve çalan müziklerden detaylı bir şekilde bahsetti. Küçük kız ziyafeti dinlerken neşeyle ellerini çırptı, özellikle de meyveli turtaların ve ballı keklerin tasvirlerine bayılıyordu. Hikâyenin sonuna doğru annesi yorgun düşerek yavaşladı. Bunu fark eden Gabrielle her zamanki gibi annesinden bugün ölmeyeceğine dair söz istedi."
***

"Yapamam seni takip etmekten , öpmekten ve dikkatini çekmeye çalışmaktan vazgeçmeyeceğim. Benden kaçabileceğini düşündüğünü biliyorum ama kaçamazsın, Colm. Bir şeyi gerçekten istediğimde amansız olabilrim."
***
"- Ya hemen evleniriz ya da altı aysonra. Hemen evlensek bile altı ay geçene kadar karı koca olarak yaşamayacağız.
- Neden altı ay bekleyeceğiz? diye sordu Gabrielle son derece şaşkın bir şekilde.
- Böylece klan taşıdığın çocuğun benden olduğunu bilecek.
- Bana yalanlara inanmadığınızı söylemiştiniz.
- Bu öneri Brodick'ten geldi. Evlenir evlenmez hamile kalırsan, insanların çocuğun kimden olduğunu sorgulamalarını istemiyor."


9 Mart 2015 Pazartesi

ASLA BİR İSKOÇYALI SEVME - Maya Banks

 

ARKA KAPAK:

Caelen Mc Cabe'in saf kalbi öyle büyük bir ihanete uğramıştı ki klanı geri dönüşü olmayan bir yola sürüklenmişti. Artık aileye olan sadakatini her şeyden üstün tutuyordu. Ağabeyinin son anda evlenmekten vazgeçtiği geliniyle hayatını birleştirme sorumluluğu ona verilmişti. İki klan arasındaki ilişkilerin düzelmesi buna bağlıydı. Güzel Rionna McDonald ideal bir eş olsa da Caelen hiçbir kadına güvenmiyordu, özellikle de adeta eziyet edercesine onu baştan çıkaran bu kadına.

Babasının güç oyununda bir günah keçisi olan Rionna görevini yerine getirecektir, ancak bunu yaparken kalbini ve onurunu korumaya yemin etmiştir. Her şeye rağmen Caelen'in şehvetli dokunuşları gardını indirmesine sebep olur, fakat klanı kadar duygularını da şiddetle koruyan kocasına duyduğu hisleri bastırmaya devam eder. Ne zamanki McCabe efsanesi için savaş kapıya dayanır, Rionna'nın gerçek savaşçı duyguları da gün yüzüne çıkar. Babasının gazabına uğramaktan korkmayarak, düşmanlarının hiddetini hiçe sayarak Rionna, Caelen'i kurtarmak pahasına hayatını riske atacaktır.
(Tanıtım Bülteninden)



Sayfa Sayısı: 336

Baskı Yılı: 2014


Dili: Türkçe
Yayınevi: Koridor Yayıncılık 


Merhaba;
Daha önce serinin ilk kitabının yorumunu yazmıştım (İskoçyalı'nın Kollarında) Şimdi de 3. ve son kitabını yorumu var sırada. İkinci kitaba ne oldu derseniz; okudum ama yorum yapacak kadar sevmedim. Keeley'nin Alaric'e "savaşçı" diyip durması battı bana.

Her neyse gelelim sevgili Rionna'ma. Talihsiz Rionna'm tam Alaric'le evlenecekti Alaric Keeley'e aşık oldu. Rionna ortada kaldı. Ronna da evlenmeye hiç hevesli değildi. İki klan arası barışı sağlamak için Caelen kendini kurban etti ve Rionna ile evlenmeye gönüllü oldu. ( ne kurban ya, aslında dünden razı) Caelen Rionna ile evlenip Rionna'nın klanının reisi oldu. Başta klandakiler tarafından istenmedi. Ama zamanla Caelen klana kendini sevdirdi. Sertliğine ve soğukluğuna ve hatta Rionna'nın erkek gibi giyinip savaşmasına karşı çıkışlarına rağmen Rionna kocasını hep sevdi. Aralarında hep bir tutku vardı. Yazar bu tutkuyu bilzere çok güzel yansıtmış.

Duygusal sahneler vardı. Söylemeden geçemem. O bölümleri okurken bayıldım. Ayrıca Caelen karısını İskoç erkeklerinin genelinde olduğu gibi ilk günden beri odasından ayırmadı. İngilizlerdeki gibi herkes kendi odasında uyusun mevzusu yoktu yani.

Kendimi çok kaptırdım. Az sonra kitabın tamamını anlatmaya başlayacağım.
Ben seride en çok üçüncü kitabı sevdim ama adı hariç. Niye sevmeyelim İskoçları canım Allah Allah. Siz boşverin kitabın adını biz İskoçları sevelim sevdirelim :)))

Tekrar görüşmek üzere;
Okuyun okutturun :)
Hoşçakalın ;)


ALINTI:


“Savaşacaksın, lanet olası. Bu kadar kolay pes etmeyeceksin, Tanrı henüz seni yanına almayacak çünkü seninle işim bitmedi. Uyanacaksın ve uzun zamandır beklediğim sözleri söyleyeceksin. Savaş meydanında ikimizde yerde ölümle burun burunayken söylediklerin sayılmaz. Bana söyleyeceksin ve içten söyleyeceksin yoksa seni asla huzur bulamayacağın kutsanmamış toprağa gömeceğim ve sonsuza dek benimle bu kalede yaşamak zorunda kalacaksın.” 

Büyük bir sürprizle Caelen gözlerini açtı ve hafifçe tebessüm etti. Rionna o güzel yeşil gözlerde sevgi pırıltıları gördü. 

“Seni seviyorum.” 

***

Rionna kocasına bakmak için dirseğinin üstüne kalktı. Dilinin ucundaolan şeyi söylemek birden çok önemli geldi.
"Ben Elsepeth değilim, Caelen. Bunu bilmen gerek. Ben asla ihanet etmem."
Öpmek için kendine çekmeden önce ona uzandı baktı. "Evet bunu biliyorum Rionna."


***

"Bebeği var" dedi Caelen alçak bir sesle. "Bundan haberin var mı bilmiyorum. Bebek taşırken benim için dövüşüyordu. Hiç durmadan buraya kadar ata bindi. Aman Tanrım Ewan bunu düşündükçe ağlamak istiyorum."





8 Mart 2015 Pazar

İskoçyalı'nın Kollarında - Maya Banks

iskocyalinin-kollarinda-maya-banks 
ARKA KAPAK:
 Mairin Stuart, yatağının kenarındaki taş zeminde diz çökmüş bir şekilde dua ediyordu. Eliyle boynundaki deri kolyenin pürüzsüz yüzeyinde gezdirdi. Küçüklüğünden beri ezberlediği kelimeleri fısıldayarak her zaman yaptığı gibi bitirdi duasını. "Lütfen, Tanrım. Beni bulmalarına izin verme."

Ewan McCabe kazanmaya ant içmişti. Savaş çanları çalıyordu. Bütün klan onun emrindeydi ve Ewan ona ait olanı düşmanlarından almaya hazırdı. Ta ki bir gün ruhu masmavi gözlerinde hapsolmuş, simsiyah saçlı bir kız oğlunu kurtarıp bir anda hayatını değiştirinceye kadar. Mairin, Ewan'ın klanı için bir kurtuluş olabilirdi fakat yıllarca intikam ateşiyle yanıp tutuşan bir adamın nazarında durum göründüğünden farklıydı.

Kralın gayrimeşru kızı olan Mairin uzun zamandır dış dünyadan uzakta. bir manastırda yaşıyordu. Ancak evlendiğinde sahip olabileceği zenginlik yüzünden kaçırıldığı gün başına gelecek felaketten habersizdi. McCabe'in adamları onu kurtarmış olabilirdi fakat bu aynı zamanda en büyük korkusunu da uyandırmıştı: Ewan McCabe ile evlenmek zorunda olmak… Ona direnirken aslında kendi arzularına da direndiğini fark edecekti.

"Baştan çıkarılmaya hazır olun."
Monica McCarty

Türkçe (Orijinal Dili:İngilizce)

İstanbul, 2012


Merhaba;
Bayıla bayıla okuduğum bir başka kitapta sıra. Bu İskoçlar haşin ama çekici, Sert ama tam aşık adamlar. Kitaptaki erkek kahraman İskoçsa değme o kitabın keyfine. Ama Ewan biraz farklıydı. Mairin'den sevgi sözcüklerini duymak için çok bekledi. 
Mairin kralın gayrimeşru kızı ve büyük mirasa sahip. Bu yüzden acımasız Cameron Duncan kızın peşine düştü. Ondan kaçmak adına Ewan ile evlendi. Zamanla Ewan'a aşık oldu. Hoş aşık olunmayacak adam değildi Ewan. Hem de Ewan'ın sevimli oğlu ile arası da çok iyiydi. Ewan klan lideri emir falan veriyor ama konu Mairin olduğu zaman yelkenleri suya indiriyor.
Neyse çok fazla detay vermeyeyim. Serinin ilk kitabı "İskoçyalı'nın Kollarında", İkinci "Sürgün", üçüncü ise "Asla Bir İskoçyalı Sevme". Seri 3 erkek kardeşi anlatıyor. Belirtmeden duramayacağım üçüncü kitabı da çok sevmiştim.  Siz bence kitabın adına bakmayın, bu İskoçları sevin diyorum ve yorumumu noktalıyorum.
Tekrar görüşmek üzere,
Hoşçakalın ;)


ALINTI: 
 “Sınır?”
“Bizim topraklarımızın.”
“Senin baban kim, ufaklık?”
“Adım Crispen, ‘ufaklık’ değil.” Sesindeki hoşnutsuzluk Mairin’i güldürmüştü.
“Crispen, güzel isim. Anlatmaya devam et bakalım.”
“Senin adın ne?”
“Mairin,” dedi sessizce.
“Benim babam Lord Ewan McCabe.”


***

" Çocuk kucağında kıvrılmışken, Mairin de onun saçlarını ok­şuyordu. Crispen bu küçük yaşına rağmen oldukça olgundu. Ve bir o kadar da gururlu. “Kaçıp bir tüccarın at arabasında sak­landım. Beni bulduğunda bir gün geçmişti.” Bir anda başını Mairin’in ağrıyan çenesine çarparak yukarı kaldırdı. “Biz nere­deyiz, Mairin?” diye fısıldadı. “Evden çok mu uzaktayız?” “Evin nerede tam olarak bilmiyorum,” dedi üzüntüyle. “Ama şu an güneydeyiz ve sanırım senin evinden iki gün uzaklıktayız.” “Güney mi? Sen de oradan mısın?” diye sordu."

***
"Onun kollarında rahat duramamıştı ama yine de onu böyle sıkıca tutarken tüm cesaretini topladı ve "Seni seviyorum," dedi."Lanet olsun, sonunda," diye mırıldandı Ewan.Mairin'in kafası karıştı. "Ne sonunda?""Bu sözler. Sonunda söyledin.""Fakat ben de yeni farkına vardım," dedi şaşkın bir şekilde."Ben zaten biliyordum," dedi Ewan halinden mutlu bir şekilde."Ben bile bilmiyordum. Sen nasıl bileceksin ki?"




Beni Aşka İnandır - Julianne MacLeon

Beni Aşka İnandır 

ARKA KAPAK:

 Sevgili kardeşim Clara,
Londra sosyetesi hiç aklıma gelmeyecek denli karışık! Her gece başka bir balo veya toplantı var, her gece başka başka ışıltılı mücevherler, hışırdayan elbiseler dönüp duruyor. Zaman zaman orada burada pot kırmaktan korksam da, hedefime (daha doğrusu annemin hedefine) ulaşmakta başarı elde ediyorum sayılır. Annem, bana koca olarak son derece uygun bulduğu birkaç beyden gördüğüm ilgi karşısında mutluluktan havalara uçuyor.
Ama sevgili kardeşim, bir dük var ve benim için ondan başkasına bakmak dahi öyle zor ki! İtiraf etmeliyim ki kalp atışlarımı, balo salonunun karşı tarafından fark edilebileceğinden korkacağım kadar hızlandırıyor. İsmi James Langdon, Wentworth Dükü. Bu sözlerim kulağa abartılı gelebilir ama bana daha önce hiçbir erkeğin hissettirmediği şeyler hissettiriyor.
Ama bu duygularımı bastırmalıyım. Zaman zaman onun karanlık geçmişine dair fısıltılar duyuyorum ve insanlar kendi aralarında ondan Tehlikeli Dük diye bahsediyor. Ah Clara! Gizliden gizliye onun beni seviyor olabileceğini düşünerek mutlulukla doluyorum, ancak bir yandan da ilgisinden korkuyorum. Gerçek aşkı bulmak için çok uzun zaman bekledim ve şimdiyse kalbime zarar gelmemesi için ona karşı koymalıyım.
Keşke ne yapmam gerektiğini bilebilsem...
Seni seven kardeşin,
Sophia

"Hayat ve duyguyla dolu ışıldayan bir roman."
Jo Beverley

"İnanılmaz bir tutkuya sahip, kıpır kıpır bir hikâye."
Cathy Maxwell



Sayfa Sayısı: 364

Baskı Yılı: 2012


Dili: Türkçe
Yayınevi: Ephesus Yayınları

Merhaba;

Adıyla çok uyumlu bir kitap daha cidden Clara James'e aşkı öğretiyor. Ben beğenerek okudum. Claracığım sevecen, alçakgönüllü bir amerikalı varis. James ise babası sıfırı tüketerek ölmüş bir dük. Dükümüz para için kızımızla evlenir. Buzdolabı annesinin de bulunduğu konağa kızımızı götürür. Clara para için onunla evlendiğini öğrense dahi James'ten ümidini hiç kesmez.  James'i kendine aşık etmeye kararlıdır. Başlarda düşes olarak çok zorluk çeker ailesini ve Amerika'yı özler ama Clara zamanla hem aileye hem de James'e kendini sevdirmeyi başaracaktır. 

James'te tam bir buzdolabı ama bunun için sebepleri var. Okudukça adama hak vermeden edemiyorsunuz, ya da ben,m gibi çokta haklı bulmuyorsunuz :)

Kitap akıcı, çeviri düzgün yazarı sevdim. Amerikan varileri serisinin ilk katabıydı bu. Seri 3 kitaptan oluşuyor. İkinci "Aşkın Kollarında", üçüncü ise "Aşk Gelince". Bu seri 3 kız kardeşi konu alıyor. Konular bağımsız istediğiniz sırayla okuyabilirsiniz.

Tekrar görüşmek üzere,

Hoşçakalın :)

CAPS :

ALINTI: 

“Bu kadın da kim?” diye sordu farkında olmadan parmağındaki zümrüt yüzükle oynayarak, hemen arkasında duran Whitby Kontu’na.
“Amerikalı o işte,” diye yanıtladı Whitby. ” ‘New York’un Mücevheri’ dedikleri hani. Buckingham Sarayı’nı geçindirecek kadar çeyizi olan. En azından bana söylenen o.”
James, bu cezbedici, mavi gözlere ve küstah duruşlu dudaklara gözlerini dikti. “Vâris o mu yani?”
“Şaşırmış görünüyorsun. Sana güzel olduğunu söylemiştim. Bana inanmadın mı?”
***

"Sophia, önündeki insanların başlarının üzerinden görebilmek için ayak parmaklarının ucunda yükseldi ve salondaki en yüksek rütbeli soylu olan Dük’e şöyle bir göz attı. Fakat tam o sırada grubundaki genç İngiliz kızlardan biri kulağına eğilip, “Elinden geldiğince uzak dur ondan, tabii evlenip bir kâbusun ortasına düşmek istemiyorsan,” diye fısıldayınca, geri yaslandı."
***

  '' Daha önce sana benzer kimse tanımamıştım, Sophia. Kimse duygularını ifade etmeye bu denli istekli ve korkusuz olamaz.''
***

'' Ama  dikkatli olsan iyi olur , yoksa kendini birazdan sırt üstü bulacaksın ve bence annen, at arabasında bacakların havaya kalkmış bir fotoğrafından pek hazzetmez. Hele de New York Times 'ın ön sayfasında. ''

7 Mart 2015 Cumartesi

Şehvetin Esiri - Nicole Jordan

Şehvetin Esiri 

ARKA KAPAK:

 Annesinin son nefesini verene dek nasıl bir aşk acısı çektiğini bilen Raven Kendrick, kalbini asla birine vermeyeceğine dair ant içer. Fakat adı bir skandala karıştığında, Londra'nın kötü şöhretli kumarhane sahibinden bir evlilik teklifi alır ve bu teklifi kabul etmek zorunda kalır. Esrarengiz kurtarıcısıyla yakınlaşması ise genç kızın sadece en vahşi fantezilerinde tattığı ihtirasla yüzleşmesine ve bu hisle mücadele etmesine sebep olur.

Kell Lasseter kardeşinin neredeyse hayatını mahvettiği masum bir genç kızı korumak adına özgürlüğünden vazgeçer. Yarı İrlandalı olması ve karanlık geçmişi yüzünden küçümsenen Kell diğer sosyete güzellerinden epeyce farklı olan bu büyüleyici hırçın kızdan etkilenmeden edemez. Ancak kardeşine bağlılığı ve inatçı gelini arasında kalan genç adamın gerçek aşka erişebilmek için öncelikle bir şekilde Raven'ın kalbini kazanması gerekmektedir.


"Elinizden bırakamayacağınız ihtiras ve duygu yüklü bir aşk hikâyesi"
Romantic Times

"O kadar ateşli bir kitap ki sayfaları çevirirken parmaklarınız yanacak."
Rendezvous




Sayfa Sayısı: 368

Baskı Yılı: 2011


Dili: Türkçe
Yayınevi: Epsilon Yayınları 


Merhaba;
Sizlere bayağı cüretkar sahneleri olan bir kitap olan "Şehvetin Esiri" ni tanıtmaya çalışacağım.
Kitap Serinin dördüncü kitabı:
1.Ahlaksız Teklif /  The Seduction (2000)
2.Tutku Mevsimi / The Passion (2000)
3.Arzunun Kıyısında / Desire (2001)
4.Şehvetin Esiri /  Ecstasy (2002)
5.Günah prensi / The Prince of Pleasure (2003)


Son kitap hariç tüm seriyi okudum ama favorim "Şehvetin esiri". Biraz konusuna değinelim;
 
Raven kendine evlenmek için bir dük bulmuştur Ama tam düğün günü ona aşık olan Sean tarafından kaçırılmıştır. Sean'ın abisi bu olay üzerine Sean'ı uzaklaştırı ve kızın bu skandaldan kurtulabilmesi için onunla evlenir.
Raven bu duruma çok üzülmektedir. Çünkü soylu biri ile evleneneceği üzerine annesi söz vermiştir. ama yaşadıkları yüzünden yarı İrlandalı bir kumarhane sahibi ile evlenmiştir.
Kell kendini Raven'den sürekli uzak tutmaya çalışır çünkü kardeşinin aşık olup deli gibi davrandığı kadına o da delice br tutku beslemek istememektedir.
Fakat zamanla aralarında aşk filizlenir. Sean onlara rahat vermez.
Fantazilerin bol olduğu, erotik sahnelerin yer aldığı bir kitaptır kendileri :) Rendezvous'un yorumuna tamamen katılıyorum."O kadar ateşli bir kitap ki sayfaları çevirirken parmaklarınız yanacak."
Ama konu anlatımı çok güzel. İnsan elinden bırakamıyor. Ben çok severek okudum. Yazar Aralarındaki aşkı çok güzel hissettiriyor. Nicola Jordan sevdiğim bir yazardır. Piyasadaki tüm kitaplarını okudum ama en sevdiğim "Şehvetin Esiri" oldu. Okumanızı tavsiye ederim. Şahsen ben bayıla bayıla okudum.


ALINTI:


"Onlarınki mantık evliliği olacaktı, ötesi yoktu. İkisi de kendilerinden ne istendiğinin farkında olarak uygar bir şekilde birlikte yaşayacaklardı.
Hayali âşığı nasıl olsa açlığını bastıracaktı. Tutkuyu hissetmek, arzuyu ve sıcaklığı deneyimlemek için fantezilerine başvurması gerekirse de… Pekâlâ, tanınmış kocası Ingiliz formalitelerine bir ömür boyu katlanmayı umuyorsa, böyle bir kaçışa kesinlikle ihtiyacı olacaktı.
Aslında onun hayal kurması ettiği yeminlere ya da kocasına hiçbir zarar vermeyecekti. Halford’a tamamen sadık olacaktı… Zihni hariç."
***
" Raven: Bilerek burunumun dibinde metresinle oynaşıyorsun. Buna tahammül edemem. Birbirimize aşık olduğumuza insanların inanmasını sağlayacaktık, bana bu konuda söz vermiştin. Ve bunu yapmanın yolu Bayan Walsh'ı açık bir şekilde arzulamak değil.
Kell: Bir papaz gibi yaşamamı beklemediğine inanıyorum.   
Raven: Evet ama o kadına olan tutkunu kontrol edebilir ve... 
Kell: Benden sadakat mi bekliyorsun? Bu anlaşmamızda yer almıyorve hiç adil değil. Şimdiye kadar hiçbir türde bir eş rolü üstlenmedin.
Raven: Ve sende benden pek farklı sayılmazsın.
Kell: Eğer zevki Bayan Walsh'ta bulmamı istemiyorsan onun yerine geçmek ilgini çekebilir. Bir metresin yükümlülüklerini muhtemelen üstlenebilirsin. Ya da en azından bir eşten beklenen cinsel zorunlulukları yerine getirebilirsin. Evet? Bana uygun bir eş olmaya gönüllü müsün?
Raven: Pekala.
Kell: Ne dedin? Seni duyamadım.
Raven: Sana uygun bir eş olma niyetindeyim."
***
"Aşk bir uyuşturucu gibidir. Akıl sağlığını, sağduyunu, mantığını yok edebilir..."
***
"Mutluluk. Çocukluğundan beri ilk kez kendini mutlu hissediyordu. Ve bunun tek nedeni Raven'di."
***
"Aşk. Akın eden zaptedilemez duygunun ismi bu muydu? İhtiyacı olduğunu hiç düşünmediği bu duygunun?"
***
"Sen kaybetmek yerine kalbimi söküp atmak daha iyi, Raven. Sensiz yaşamaya dayanabileceğimi sanmıyorum. Özellikle de seni bu kadar severken."
***
"Ben sadece Tanrı'dan bir gün senin de beni sevebilmeni diliyordum. Bundan ne kadar korktuğunu biliyordum ve...
Ben seni zaten seviyorum Kell. Bütün kalbimle." 


Aşk ve Savaş - Michelle Willingham


ARKA KAPAK:

 Alex MacKinloch, klanının şefi olarak halkının üzerine çöken kara bulutları dağıtmak ve klanını yeniden eski gücüne kavuşturmakla mücadele etmektedir. Bu sırada çok sevdiği karısını ihmal etmiştir. Sonunda Larenin ondan her geçen gün uzaklaştığını fark ettiğinde aşklarını yeniden alevlendirmek için nasıl bir adım atacağını bilemez.

Larenin, evlendiklerinden beri kocasından sakladığı ve klanı refaha eriştirecek olan sırrını öğrenmek onu harekete geçirir. Laren için, aşkın tatlı dokunuşu artık ulaşılması güç bir hayale dönüşmüş, bu yüzden de kendine yarattığı küçük dünyada yaşamaya başlamıştır. Kocasının ona bakışlarındaki açlığı fark etse de evliliklerini yeniden canlandırmak için ne yapması gerektiğini bilemez.

Ancak Alex güçlü bir savaşçıdır ve her türlü mücadeleye aşkı için göğüs germeye hazırdır...

Sayfa Sayısı: 184

Baskı Yılı: 2013


Dili: Türkçe
Yayınevi: Harlequin Türkiye


Merhaba;
Aklımda sürekli blog var ama bu ara elim varıpta bir türlü yazamadım. Daha yorumlanacak çok kitabım var halbuki. 
Her neyse gelelim kitabımıza Mackinloch Klanı serisinin ikinci kitabı " Aşk ve Savaş". İlk kitabı okuduktan sonra orda bahsedilen  abisi kayıp olduğu için klan şefi olan Alex ve Laren'in eskisi gibi olmayan ilişkileri üzerine yazılmış bir kitap. Laren fakir bir aileden geldiği için kendini klan şefinin eşi olarak değerli görmüyor. Alex ise onun klan yönetimi konusunda desteğini istiyor. İki kızları var bir tane oğulları olmuş ve ölmüş. Ondan sonra ilişkileri daha da bozulmuş. Alex üzüntüsünü unutmak için klanın işlerine vermiş kendini. Laren ise eşinden gizli cam işleme sanatı ile ilgileniyor. İlişkilerini düzene sokma konusunda ilk adımı Alex atsa da Laren de eşine deli gibi aşık ve eski güzel günlerine dönmek için elinden geleni yapıyor.
Ben çok beğenerek okudum. Kitabı bulabilmek için neredeyse 10 tane eski kitapçı gezdim. Nette e kitap formatında satılıyor. Ben de eski kafayım, öyle dijital ortamda kitap okumayı sevmiyorum. O yüzden araya araya buldum. Okumanızı tavsiye ederim güzel kitap.
Tekrar görüşmek üzere;
Kendinize iyi bakın hoşçakalın ;)

ALINTI:

"Alex, Laren'i görünce ona doğru koştuve çevresindeki adamlarına aldırmadan onu sıkıcı kollarına sardı. Bir lider olarak güçlü görünmesi gerektiğini biliyordu ama her şeyden çnce aşık bir adamdı."

"Vanora kızı çoktan kundaklamış ve Alex'e uzatmıştı. Alex onu kucağına alınca içinde tarif edilemez bir mutluluk duymuştu. Onun alnına bir öpücük koyup minik elini okşadıktan sonra Laren'e uzattı.
    Hemen sonra oğlanı uzattı Vanora. Alex'in gözünden bir damla yaş süzülmüştü. Grizel ona sert sert baksa da umrunda değildi. Tanrı onlara ikinci bir şans vermişti ve mutluluk gözyaşlarını saklayacak değildi."