28 Ağustos 2015 Cuma

KALPTEN KALBE - Kat Martin

kalpten-kalbe-kat-martin-nemesis-kitap


ARKA KAPAK:

Bir deniz kazasında yaralanınca korsanlar tarafından esir alınan cesur Viking savaşçısı, Londra’ya getirilir. Bir sirkte, kafes içinde kilitli tutularak gezdirilmektedir. Dilini bilmediği bu ülkede, kafesin içinde sadece kendi dilinde konuşarak yardım istese de, hiç kimse onu anlamamaktadır. O güne dek…
Krista Hart, toplumsal sorunlar ya da sosyal adaletsizlikle ilgili yazmaktan çekinmeyen bir gazetecidir. Son zamanlarda şehrinde epey meşhur olmuş sirki görmeye gider ve duyduğu yabancı dildeki sözcükleri anlar. Çünkü o dili bilmektedir. Esir düşen Viking’in yardım çığlığını duyan Krista, onu kurtarmanın bir yolunu bulabilecek midir? Peki ya cesur Viking’in o kafesten çıkması, gerçekten kurtulduğu anlamına gelir mi?
Krista, adlandıramadığı bir çekim hissettiği bu adama yardım edebilmek için ne kadar ileri gidebilir?

                                                 Kitap Adı: Kalpten Kalbe
Yayınevi: Nemesis Kitap
 Sayfa Sayısı: 365
Basım: Mayıs 2014
Seri: Heart Trilogy #1
 
ALINTI:
 
"Leif neredeyse çıplak olan vücudunu soğuğa karşı ısıtmak için sahip olduğu tek şey olan ince battaniyenin altında ürperdi. Henüz bahar gelmemişti; şehrin yollan çamurlu, hatta hâlâ yer yer buzluydu. Cılız güneş zaman zaman bulutlar ara­sından çıkıp kendini gösteriyordu.
Keskin bir rüzgâr battaniyenin kenarını savurdu ve Leif onu daha sıkıca sardı etrafına. Taştan yapılmış, alçak duvar­larla belirlenmiş, eğri büğrü yollar üzerindeki birkaç köyden oluşan bir kırsalda yol aldığı dışında, nerede olduğu hakkın­da hiçbir fikri yoktu. Dört günden fazla bir zamandır buralar­daydı. Gerçi zaman kavramını yitirmiş de olabilirdi. Kesin olarak bildiği tek şey küçük gemisi, buranın kuzeyinde bir yerde, dokuz arkadaşını suyun dibindeki mezara gönderip kendisini de hırpalanmış ve vücudundaki kırıklarla bıraka­rak, kayalıklı bir sahile vurmuştu."


"Yaşadığı yerde özgür bir adamdı, halkı arasında önemli bir yere sahipti. Babası ona, güvende olduğu evini bırakmama­sı için yalvarmıştı ama o yaşadığı adanın dışındaki dünyayı görmek için yola çıkmıştı. O zamandan beri, kafesinin biraz dışını görebilmişti ve içindeki nefret, öfke aç bir canavar gibi benliğini kemirmekteydi.


"Tutsak edildiği günden beri insanlar ona gülmüş, alay et­miş, taş atmış ve dövmüşlerdi. Deli olduğunu sanıyorlardı ve bazı günler buna o da inanmıştı. En kötüsü ona acıyanlar­dı. Acı çekmesine neden olan zalimliklere ağlayan kadınlar görmüştü. Onların merhametini istemiyordu ama bu durum dünyadaki bütün insanların, onun özgürlüğünü çalanlar gibi olmadığını düşünmesini sağlamıştı. Belki bir gün ona yardım etmek isteyen birini bulabilirdi. Keşke onlarla konuşabilseydi, anlamalarını sağlayabilseydi.
Her gün yaptığı gibi tanrılara sessizce dua etti, ona yardım etmeleri için yalvardı."


"İngiltere'de kadınların erkeklerin önünde olması gelenektir. Bunun anlamı Leif, yürürken sen arkamda olacaksın,önümde değil."
Leif'in kaşları çatıldı."Kadının arkasında yürüyen bir adam mı? Neden bunu yapsın ki? Erkek daha güçlüdür ve onun koruyucusudur. Tehlike karşısında erkeğin yola öncülük etmesi gerekir."
"Evin salonuna girerken tehlikeyle karşılaşabileceğimizi zannetmiyorum.
 
 
"Sen beni o kafesten kurtardığından beri benimsin. Tanrılar seni bana gönderdi. İşte değişmeyecek olan bu."

 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder