20 Eylül 2015 Pazar

HER ŞEY SENİN UĞRUNA - Mary Wine


Torin Mcleren, toprakları için ölmeye hazır, öfkeli bir Kuzey İskoçyalı...
Halkına yapılan saldırının intikamını almak için harekete geçen Torin'in planı, düşmanının kızını kaçırarak esir almaktır. 

Shannon McBoyd, babasının sevgisini hissedemeden büyümüş bir genç kadın...
Babasından intikam almaya çalışan Torin tarafından kaçırılan Shannon, hayatına bir köle olarak devam edeceğini zannetmektedir.

Torin ve Shannon arasında gelişen olaylar Torin'i intikamından, Shannon'ı ise korkularından uzaklaştırabilecek mi? 

Bir yanda tutku, diğer yanda intikam...
1400'lü yılların büyülü atmosferinde geçen etkileyici bir roman.

"Kaçırılmaması gerekir!"
Lora Leigh, New York Times'ın En Çok Satanlar Listesinden Black Jack'in yazarı

"Romantik, harikulade ve kesinlikle kışkırtıcı."
Sylvia Day 

"Mary Wine'ın üslubu kesinlikle mükemmel!"
CK2 Kwips&Critiques

"Mary Wine, harika bir olay örgüsü kurmuş ve hikâyesi kesinlikle hayal kırıklığına uğratmıyor."
Bookaholics



Sayfa Sayısı: 376

Baskı Yılı: 2015


Dili: Türkçe
Yayınevi: Nemesis Kitap


ALINTI:


Torin McLeren gözlerini kapatmak istedi; geceyi aydınlatan o turuncu alevlerin, gözlerini tekrar açtığında orada olmamasını umdu. Gecenin rüzgârında duman kokusunu alabiliyordu fakat bu kokunun midesini altüst etmesine izin vermek gibi bir lüksü yoktu. Klan lideriydi o; ve sahip olduklarını korumak onun göreviydi.


Öfkesi, önünde duran şu toprağı yakıp yok eden yangından daha da hararetliydi. Zaman zaman baskınlardan çok çektikleri olmuştu ama bu tamamen ayrı bir şeydi. Savaştı bu. Hayata gözlerini yumdukları yerde yatan bedenlerin sayısı, görmezden gelinemeyecek kadar büyük bir haksızlıktı. Görmezden gelemezdi zaten. Bu insanlar onun halkıydı, güvenlikleri için onun liderliğine ve kılıç gücüne sığınan McLeren halkı…Adalet…”

Shannon midesine bir yumru oturduğunu hissetti çünkü babasının kendisini huzuruna istemesi için hiç normal bir zaman değildi. Üzerindeki uyku halinin son kalıntıları da, babasının gecenin bu saatinde ondan ne istediğini düşünmeye uğraşırken uçup gitmişti. Yatağından aceleyle sürünerek çıktı, çünkü babası bekletildiğinde hiç sevecen olmazdı. Randal McBoyd itaat ve dakiklik beklerdi. Gecenin körü olmasının bir önemi yoktu, en iyisi geceyi hayaletlere ve diğer kutsal olmayan varlıklara bırakmaktı.

Klan adamları kan lekeleri içindeki İskoç etekleri ile kutlama yapıyorlardı. Birbirlerine kocaman bira dolu bardakları kaldırırken kahkahalar atıp şakalaşıyorlardı. Shannon kendini adamların parmaklarını mahvetmiş koyu lekelere kilitlenmiş olarak buldu. Bunu kendi soydaşlarından görmek dehşet verici ve çok korkunçtu. Fakat daha dikkatli baktığında, babasının adamlarından salonda öylece oturan, kutlama yapanların olduğu yerden daha sessiz bir yerde duranlar olduğunu gördü. O adamlar, gözlerinde bu gece olanlardan hiç şehvet duymadıklarını söyleyen bir bakışla, çoğunun elinde bile zor tuttukları içkilerini yudumluyorlardı.

Randal McBoyd burnundan soluyordu. Büyük bira bardağının üstünden ona dikkatle bakarken sol eli koltuğunun kenarında kıvrılmış duruyordu. Homurdanmaya başlamadan ve bardağını bir hizmetçiye uzatmadan önce koca bir ağız dolusu birayı tek seferde içti. Efendisinin bardağını tutmakla görevli çocuk, bardak düşmeden yakalayacak kadar hızlı davrandı.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder