20 Eylül 2015 Pazar

ZALİM CAZİBE - Julia London




Lady Claudia Whitney hariç, Julian Dane kadınlar tarafından reddedilemeyen bir erkekti.

Çocukluktan beri tanışıyorlardı, Lady Whitney de gayet güzel ve alımlı bir kadın olmuştu. Julian, çocukluk arkadaşını tutkuyla alakalı bilmesi gereken her şeyi öğretmek istiyordu fakat aslında Clauida bunun tam tersini başarmak üzereydi. Tüm saflığını ve doğallığını kullanarak Julian’a arzuların ve tutkuların en vahşice yaşandığı, insanları tüketen aşkı öğretecekti. Çapkın erkek karşısında dişli ve güzel bir kadın bulmuştu… 

“Sizi mutlu eden yazarları bilirsiniz. Onların romanlarını okuduğunuzda yüzünüzde gülümsemeler oluşur. İşte Julia London okumaya başladığımdan beri bu duygular içerisindeyim.”

Romance Reviews

“Uzun zamandır okuduğun en iyi tarihi romantizm. Bu kitap romantizm seven tüm okurlarla paylaşılmalı.”

All about Romance

“Bu kitabı bir oturuşta bitirmelisiniz.”

Romance Reader

“Romantizmin doruk noktası…Bu hikaye beni etkisi altına almayı başardı. Çabuk gidin ve bu kitabı edinin, inanın pişman olmayacaksınız.”

Romance Junkies


Sayfa Sayısı: 462

Baskı Yılı: 2011


Dili: Türkçe
Yayınevi: Martı Yayınları



ALINTI:


Papazın sözleri, zihnine güçlükle nüfuz ediyordu. Phillip Rothembow’un açık mezarının başında dururken, Julian Dane o çayırda yaşanan akıl alma/ olayları düşündükçe, kendini korkunç bir kâbusun tuzağına düşmüş gibi hissediyordu. Bir el ateş edilmişti. Adrian, kafayı bulan Phillip’ın saçma sapan düellosuna ve sarhoşluğuna boyun eğmiş, düelloya bir son vermek için havaya bir el ateş etmişti. Her şey o anda sona ermiş olmalıydı. Ama Phillip, Adrian’a gerçekten ateş ederek karşılık vermiştionu öldürmeye çalışmıştıve bu olay karşısında Julian’ın ağzı açık kalmıştı.



Ondan nefret ediyordu. Onu isteyecek kadar zayıf olduğu için ve Claduia onu kendine esir ettiği için ondan nefret ediyordu.



Ve Julian. kendi ölümlülüğünü fark etmişti.



Julian gözlerini çevirdi: olanlara inanamayan, dehşetin gözlerinin etrafına derin izler bıraktığı, gayri resmi liderleri Adnan Spcnce’e baktı. Adnan, Phillip’ın çöküşünü fark edemediğini söylemişti; çünkü gözü, babasıyla süre giden savaşından başka hiçbir şey görmüyordu.



Claudia’ya, Julian’ın parmakları bileğinde oyalanıyor gibi geldi. Ama Julian birden elini çekti ve gülümsedi. “Ben, ben…” diye lafa girdi adam ve arkasına yaslanıp Claudia’yı izlemeye koyuldu. “Sana en son sözümü dinletmeyi başardığımda, on iki yaşındaydın. Elbette bu , oldukça yüzeysel bir zaferdi.”



Julian onu bileğinden yakaladı ve bir kelepçe gibi kavradı. “Claudia, otur,” dedi alçak sesle. “Muhteşem bir arkadaş olmayabilirim ama bahse girerim, bu ne dediklerini bile anlamadığın, sarhoş Fransız adamlardan çok daha makbulüm.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder